Sabah 05:00… Uyku tutmadı. Eskiden uyku tutmayınca n’apıyorduk acaba, diye düşünürken elim otomatik bir hamleyle cep telefonuma gitti. Sabah 05:00’in sokaklarda yarattığı tenhalık sosyal medyada da vardı. En son 3-4 saat önce yüklenmiş fotoğraflar, uyku öncesi son siyasal tahliller derken bir Robin Williams hareketliliğini fark ettim. Hayırdır inşallah demeye kalmadan vefat haberini gördüm.

Aklımdan geçen ilk cümle şu oldu “kimler kimler yaşıyor da Robin Williams ölüyor!” Açıkçası aklımdan niye bu cümle geçti o an, hiç fikrim yok. Kimseyi hedef alarak da söylediğimi sanmıyorum. Sonra düşününce tabii, Williams yerine kim ölebilirdi diye birçok farklı seçenek çıkabilir. Ama hani insan bazen düşünür ya, acaba X ölse ne hissederim, diye. Ünlüler içinden birini seçip sorarsın kendine. Ya da hayatında kilometre taşı olacak ölümler seçersin. Bir gün gelecek X ölecek, işte o zaman ben de yaşlanmış olurum herhalde, gibi… İşte uzun lafın kısası Robin Williams bu listede hiç adı geçmeyen bir insandı. Sanki hep yaşayacak gibiydi…

Robin Williams birçoğumuza bir kavramı öğretti. Çocukluktan çıkıp henüz gençliğe adım atarken “Carpe Diem” denen kavramla tanıştırdı beni. Ölü Ozanlar Derneği adlı muhteşem filmin kilit sözlerinden biri: anı yaşa…

Neredeyse her eğitimimizde bize sorulur: Diem Akademi’nin ismi nereden geliyor, diye. Gayet mantıklı çıkarımlar yapılır, Didem’in Di’si, Mete’nin Me’sinin tersiyle birleşir, Diem olur gibi… İsimlerimizi çağrıştırsa da Diem’in geldiği yer Carpe Diem’dir. Ölü Ozanlar Derneği’nin zihnimize kazıdığı o güzel kavram.

Aklımdan geçen ilk cümle “kimler kimler yaşıyor da Robin Williams ölüyor”du ya, sonra daha fazla bilgi almak için araştırmaya başladım. İlk bulgulara göre ölüm nedeni: intihar. Bu haberi görünce bir anda kendimi Umut Sarıkaya karikatürlerindeki Anadolu annesi tiplemeleri gibi söylenirken buldum: “Ahh be Robin, ne diye intihar edersin, para desen para, şöhret desen şöhret, çocukların var, eşin var, kariyerin var, senin maddi manevi sahip olduklarının 100’de 1’ine sahip olmak için kendini kesecek bir sürü insan var, neden intihar edersin?”

Tüm bu serzenişin, gözyaşlarının ardından sakinleşip yeniden uyumaya çalıştım. Yaklaşık bir saat içinde bunu başardım da. Ama uyandığımda bunun iyi bir karar olmadığını anladım. Çünkü uyandığımda rüya gördüğümü düşündüm. Bir an büyük bir rahatlama oldu, sonra tekrar fark ettim ki, rüya değildi. Benzer bir üzüntüyü birkaç saat içinde tekrar yaşadım.

Neyse… Diem Akademi’ye ismini veren güzel filmin büyük oyuncusu. Ne derdin vardı bilmiyorum ama keşke Carpe Diem deseydin sen de… Biz yine de senin sözünden çıkmayacağız. Carpe Diem!

Mete Darcan

dead-poets-society-mid

No Comment

Comments are closed.